İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay:
“Alevlerin olduğu yerde sıcaklıklar 600-700 derecelere çıkıyor ve bu yüksek sıcaklıklar, içlerinde aynı zamanda partikül maddeleri, kirleticileri barındırarak atmosferin üst tabakalarına doğru yükseliyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Doğanay Tolunay, ABD’de, dünyanın en kirli havasının solunmasına neden olan Kanada‘daki orman yangınlarının “mega yangın” olarak nitelendirildiğini, şiddetli rüzgarın yangını büyütürken çok uzak yerlere partikül madde ve kirleticiler taşıdığını söyledi.
Kanada’da günlerdir devam eden orman yangınlarından çıkan dumanlar ABD’nin kuzeydoğusundaki eyaletleri kaplarken başkent Washington ve New York’taki hava kalitesi seviyesi turuncudan kırmızıya çıkarıldı.
New York, dünkü (7 Haziran) ölçümlere göre dünyanın en kirli havasına sahip şehri olurken yetkililer özellikle kalp, akciğer ve solunum yollarına bağlı rahatsızlığı olanları dışarı çıkmamaları konusunda uyardı. Kanada’daki orman yangınlarının dumanı, ABD’de hava kalitesini düşürdü.
ABD sivil havacılık otoritesi Federal Havacılık Yönetimi (FAA), kentteki hava trafiğini yavaşlatma kararı aldı.
Tolunay Kanada’daki orman yangılarının “mega yangın” kategorisinde yer aldığını söyledi.
“Aynı anda bir yangın 10-15 bin hektar alana yayılıyorsa buna mega yangın deniliyor. Daha yaz aylarının başında olmamıza rağmen buradaki yangın büyüdü, en son bilgilere göre aynı anda 400’ün üzerindeki noktada yangın devam ediyor ve yanan alan miktarı 3 milyon hektarı geçmiş durumda. Bu da Kanada’nın son 10 yıl ortalamasının 15 katı kadar bir alanın yandığını gösteriyor.” dedi.
Havadaki nemin düşük ve sıcaklıkların yüksek olduğu durumlarda yangınların hızlı bir şekilde yayıldığına ve yayıldıktan sonra kendi meteorolojik koşullarını oluşturmaya başladığına dikkati çeken Tolunay, şöyle devam etti:
“Alevlerin olduğu yerde sıcaklıklar 600-700 derecelere çıkıyor ve bu yüksek sıcaklıklar, içlerinde aynı zamanda partikül maddeleri, kirleticileri barındırarak atmosferin üst tabakalarına doğru yükseliyor. Bu ne kadar yükseğe çıkarsa rüzgarlarla çok geniş alanlara yayılabiliyor, yüzlerce, binlerce kilometreye ulaşabiliyor. Isınan hava ne kadar sıcaksa o kadar yükseliyor, yükseldiği noktaya dışarıdan soğuk hava hareketi oluyor, böylece rüzgarlar şiddetleniyor yani kendi kendine şiddetli rüzgarların oluşmasına neden olabiliyor.”
Tolunay, böylesi büyük yangılarda vatandaşların is veya kurum olarak adlandırdığı çok küçük boyutlardaki toz parçacıklarının havaya karıştığını, bunlara bilimsel olarak “partikül” madde adını verdiklerini söyledi.
Partikül maddelerin boyutlarının çok önemli olduğunu kaydeden Tolunay, şu bilgileri verdi:
“Bunlar 10 mikron ya da 2,5 mikron çapından küçük olabiliyorlar. En tehlikelisi 2,5 mikron çapından daha küçük olan partikül maddeler. Orman yangınlarından sonra atmosfere yayılan en önemli kirletici 2,5 mikron çapından küçük partikül maddeler. Havaya karıştığı zaman rüzgarlarla çok geniş alanlara yayılabiliyor. Bunu solunum yoluyla aldığınız zaman ciğerlere, oradan damarlara geçerek vücuda yayılabiliyorlar. Bu da özellikle çocuklarda, yaşlılarda solunum yolu hastalıkları olanlarda risklere neden olabiliyor.”
Orman yangını sonucunda azot oksit, kükürtdioksit, karbondioksit, karbonmonoksit gibi gazların havaya karıştığını, yer seviyesinde de ozon oluşabildiğini aktaran Tolunay, “Yangının büyüklüğüyle ilişkili olarak çok kısa sürede, çok yoğun miktarda partikül madde havada bulunuyor. Normal şartlarda büyük kentlerde partikül madde oldukça yüksektir ama yangın, zaten kentlerde yüksek olan bu partikül madde konsantrasyonunun ani olarak çok fazla yükselmesine neden oluyor. Yangın bittikten sonra bunlar 10 gün kadar havada kalabiliyor.” diye konuştu.
Tolunay, kül ve partikül maddelerin çevreye etkisi hakkında şunları söyledi:
“Orman yangılarından sonra ikincil afetler meydana gelebilir. Yağışlı hava şartları oluştuğunda, içinde azot, kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi çeşitli elementler barındıran küller akarsulara, göllere, hatta denizlere ulaşabilir. Bunlar suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerini bozuyorlar. Su bulanıklaşıyor, içindeki element miktarı artıyor ve su canlılarına olumsuz etkiler oluşturabiliyor. Bitki örtüsü kaybedildikten sonra şiddetli yağışlar ani sellere dönüşebilir. Yanan alanlara yakın alanlarda seller oluşabilir. Ülkemizde 2021’de Marmaris yangınlarından sonra bunları görmüştük.” Dedi. AA