Tüm canlılar çeşitli iç ve dış uyaranlardan etkilenerek oluşturulan bir günlük ritme sahiptir. Bu ritim “sirkadiyen ritim” veya “biyolojik saat” olarak tanımlanmaktadır. Uzm. Dyt. Büşra Sağır, “Biyolojik saatimiz gün içinde açlık -tokluk döngüsü, uyku- uyanıklık döngüsü gibi döngüsel olarak gerçekleştirdiğimiz pek çok konu üzerinde söz sahibidir.
Aynı zamanda döngüsel değişikliklerimiz de ritmi etkileyebilir ve kaymalara sebep olabilir. Ritmimizin kaymasında pek çok iç ve dış uyaran mevcuttur. Bu uyaranlardan biri de uykudur. Uyku düzeni ve kalitesi ritim üzerinde değişikliklere sebep olabilir. Bu durum ise sağlığa etki edebilir” dedi.
Uyku ve uyanıklık üzerinde söz sahibi olan iki önemli hormonumuz bulunmaktadır. Bunlar kortizol ve melatonindir. Melatonin, gece-gündüz (aydınlık-karanlık) döngüsünün, kan basıncının, beden sıcaklığının ve mevsimsel üreme fonksiyonlarının düzenlenmesinde rol almasının yanında güçlü bir antioksidan, bağışıklık destekleyicisi , yaşlanma etkilerini azaltıcı etkisi olan bir faktör ve tümör oluşumunu engelleyici etkileri olan bir hormon olarak da tanınır.
Havanın kararmaya başlaması ile salınımı artmaya başlayan melatonin özellikle gece saatlerinde en üst düzeylere ulaşır ve bizi uykuya hazırlar. Herhangi bir yapay aydınlatıcıya maruz kalmadan, karanlık bir ortamda yaptığımız uyku ile güne daha yenilenmiş olarak başlama ihtimalimiz çok daha fazla olmaktadır.
Özellikle havanın aydınlanmaya başlaması ile vücudumuzda melatonin azalmaya başlamakta ve kortizol artmaktadır. Sabahın erken saatlerinde en yüksek düzeylerine ulaşan kortizol ise bizim içsel çalar saatimiz görevini görmektedir.
Kortizol mineral ve elektrolit düzeylerini, karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasını etkileyerek günlük hayatı ve fizyolojik süreçleri zinde ve sürdürülebilir tutmaya, korumaya çalışır. Bir stres faktörüyle karşılaşılması durumunda salınımı artırılarak canlıyı strese adapte etmede, stres esnasında artan serbest radikal türleri ve oksidanlara karşı savunmada da rol alır.
Organizmada metabolik, duygusal ve bilişsel düzenlemelerde yer almasından dolayı uykunun sağlığımızın önemli bir parçası olduğunu söylemek mümkündür. Önerilen optimal uyku süresi gece boyunca 7-8 saattir. Yapılan çalışmalarda yetersiz uykunun beyin yapısını, aktivasyonunu ve fizyolojisini olumsuz yönde etkilediği vurgulanmaktadır.
Aynı zamanda geç saatlerdeki uyku alışkanlığı bireylerde yüksek yağ içeren besinlerin ve sağlıksız atıştırmalıkların tüketimini arttırmakta , bu durum ise yetersiz uyku süresi ile ilgili olarak bilişsel ve karar verme fonksiyonlarında azalma ile ilişkilendirilmektedir. Kötü uyku kalitesi ve yetersiz uyku süresi, insülin duyarlılığında ve glukoz toleransında azalmaya , uyku sırasında plazma kortizol seviyelerinde yükselmeye , iştahı düzenleyen hormon seviyelerinde değişikliğe neden olabilmektedir.
Yine pek çok çalışma göstermektedir ki diyabet, hiperlipidemi , kalp hastalıkları, metabolik sendrom gibi hastalıklar içinde uyku-uyanıklık döngüsünün uygun şekilde ayarlanması önemlidir. Yeterli, dengeli ve kaliteli bir beslenme düzeni ,uygun egzersiz programları ve yeterli ve saatine uygun olarak ayarlanan uyku düzeni sağlıklı bir yaşam için vazgeçilmez noktalarıdır. O halde herkese iyi uykular… (HABER MERKEZİ)