8 Ekim Dünya Disleksi Farkındalık Günü dolayısıyla hastalıkla ilgili önemli bilgiler paylaşan Doktor Takvimi uzmanlarından Dil ve Konuşma Terapisti Hilal Kolçak, disleksi tedavisinde ailenin rolünün oldukça önemli olduğunun altını çiziyor. Çocukların eğitim ve terapi süreçlerinin yakından takip edilmesi gerektiğini belirten Kolçak, disleksi müdahalesinde ekip çalışmasının önemli olduğunu, yalnızca dil ve konuşma terapisi veya yalnızca özel eğitimin yeterli olmadığını söylüyor.
Disleksinin yaygın olarak öğrenme güçlüğü terimi yerine kullanılsa da dil temelli bir okuma güçlüğü olup yaşam boyu süren bir özgül öğrenme bozukluğu olduğunu söyleyen Doktor Takvimi uzmanlarından Dil ve Konuşma Terapisti Hilal Kolçak, “Disleksili bireyler sözcükleri doğru ve akıcı bir şekilde tanımada ve okumada güçlük yaşarlar. Disleksiye sahip bir çocuk ilkokula başlayana kadar tanı alamamaktadır.
Bu yetersizlik genellikle akademik becerilerdeki güçlüklerle ortaya çıktığı için öğrenciler okula başlayınca tanı alabilmektedir. Disleksinin resmi tanısı okuma eğitiminin başlaması ve çocukların yaşlarına uygun eğitim almalarına rağmen zekâ performansları ile okuma performansları arasında tutarsızlık olması ya da en az altı ay boyunca bozukluğun belirtilerine yönelik destek alınmasına rağmen bozukluğun ısrarla devam etmesi sonucunda konulabilmektedir.
(Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013). Disleksinin tanılanması çocuk ve ergen psikiyatri uzmanları tarafından yapılır” diyor. Disleksinin ilaçla tedavisinin bulunmadığını belirten Dil ve Konuşma Terapisti Hilal Kolçak, “Genellikle terapi ve bireysel eğitim programı uygulanır. Disleksili bireyler, dil ve konuşma terapisi, özel eğitim, ergoterapi ve psikoterapi hizmetlerine ihtiyaç duyabilirler. Disleksi müdahalesinde ekip çalışması gereklidir” ifadelerini kullanıyor.
Disleksi tedavisinde ailenin rolünün oldukça önemli olduğunun altını çizen Hilal Kolçak, şunları söylüyor: “Çocuklarının eğitim ve terapi süreçlerini yakından takip etmeli, uzmanlar tarafından verilen ev ödevlerini yaparken çocuklarına yardımcı olmalı, çocuklarıyla yaşadıkları güçlük hakkında konuşmalı ve çocukların benlik saygısı geliştirmelerine yardımcı olmalıdırlar.
Ayrıca terapi ve eğitim hizmetlerine çocuğun düzenli katılımını sağlamalı ve çocuğu ev ödevlerini yapmaları konusunda teşvik etmelidirler.”
Disleksi müdahalesinde ailelerin öncelikle dikkat edeceği unsurun, çocuklarının ihtiyaç duyduğu alanlarda yetkin uzmanlardan eğitim ve terapi hizmeti alması olduğunu söyleyen Hilal Kolçak, “Bu noktada aileler araştırmalarını iyi yapmalıdırlar. Disleksi müdahalesinde ekip çalışması önemlidir; yalnızca dil ve konuşma terapisi veya yalnızca özel eğitim yeterli olmamaktadır.
Disleksili bireylerde konuşma bozukluğu da görülebilirken, günümüzde çok fazla bilinmeyen gelişimsel dil bozukluğu da disleksili bireylerin yarıdan fazlasında görülebilmektedir. Bu sebeple dil ve konuşma terapisi müdahalenin ayrılmaz bir parçasıdır. Eğitim ve terapi hizmetlerine düzenli katılım ve verilen ev uygulamalarını yapmak oldukça önem arz etmektedir” diyor.
Kolçak, ailelerin disleksili çocuklarına destek olmak için yapmaları gerekenleri ise şöyle sıralıyor: Çocuklarıyla yaşadıkları öğrenme güçlüğü hakkında konuşmalıdırlar, çocuklarında benlik saygılarını geliştirmelidirler.
Ev ödevlerine yardımcı olmalıdırlar, okulla etkili iletişim kurmalı ve iş birliği yapmalıdır, özellikle çocuğu başardığı görevler için değil tamamladığı ve çaba harcadığı görevler için övmelidirler, çocuğu akranlarıyla veya disleksili başka arkadaşlarıyla kıyaslamamalıdırlar, çocuğun yeteneklerini, ilgilerini, olumlu özelliklerini keşfetmelerine yardımcı olmalıdırlar, çocuğun güçlük yaşadığı alanı (okuma/yazma) bir ceza olarak kullanmamalıdırlar.”
Disleksili bireylerin düşük öz-yeterlik, kaygı, depresyon, sosyal becerilerde yetersizlik gibi sorunlar yaşayabileceklerini anlatan Kolçak, “Sosyal becerileri nedeniyle de ailelerinden olumsuz geri bildirim alan çocuklar, diğer çocuklarla etkileşim gerektiren etkinliklerden kaçınma, kendinden yaşça küçük çocuklarla oynama gibi davranışlar gösterebilirler. Aileler çocuğun gösterdiği davranışları iyi bir şekilde gözlemlemelidir.
Bu noktada bir psikologdan yardım alabilirler. Ayrıca çocuğu duygu ve düşüncelerini paylaşması konusunda cesaretlendirmeli, çocuğun arkadaşlık ilişkilerini geliştirmesi için cesaretlendirmeli, çocuğu akranlarıyla kıyaslamamalı, çocuğu dinlemek için zaman ayırmalı, çocuğa gelişim dönemine uygun sorumluluklar vermeli, çocuğun okul dışı zamanlarda kulüp, spor, tiyatro gibi etkinliklere katılımını teşvik etmelidirler” şeklinde konuşuyor.